Uyku bozuklukları toplam 10 bozukluk veya bozukluk grubunu kapsar: uykusuzluk (insomnia) bozukluğu, aşırı uyuma (hipersomnolans) bozukluğu, narkolepsi, uykuyla ilişkili solunum bozuklukları, sirkadiyen ritim (vücut saati) uyku-uyanıklık bozuklukları, NREM (hızlı göz hareketi olmayan) uyku uyarılma bozuklukları, kabus bozukluğu, REM (hızlı göz hareketi) uyku davranış bozukluğu, huzursuz bacaklar sendromu ve madde/ilaç kaynaklı uyku bozukluğu.
Bu bozukluklara sahip kişiler genellikle uykularının kalitesi, zamanlaması ve miktarı ile ilgili memnuniyetsizliklerini dile getirirler. Bu durumun sonucunda ortaya çıkan gündüz sıkıntısı ve işlevsellikte bozulma, tüm bu bozuklukların paylaştığı temel bir özelliktir.
Uyku Bozuklukları Sınıflandırması
Uyku bozuklukları sınıflandırması için bilimsel gelişmeler doğrultusunda, “birleştirme ve ayırma” (lumping vs. splitting) dengesi gözetilir.
- Birleştirme (Lumping): Bazı kategorilerde, örneğin insomnia (uykusuzluk) bozukluğunda, “birleştirme” yaklaşımı benimsenmiştir. DSM-IV’te ayrı olan üç kategori (diğer ruhsal bozukluklara bağlı, diğer tıbbi durumlara bağlı ve diğer uyku bozukluklarına bağlı insomnia) tek bir insomnia kategorisi altında toplanmıştır.
- Ayırma (Splitting): Diğer kategorilerde, örneğin narkolepside, “ayırma” yaklaşımı kullanılmıştır. Narkolepsinin, bilimsel verilere dayanarak ayrı ayrı kodlanan dört alt tipi (örneğin, katapleksi veya hipokretin eksikliği olan tip 1 ve katapleksi olmayan tip 2) tanımlanmıştır.
DSM-5, uyku tıbbı konusunda uzman olmayan ruh sağlığı ve genel tıp doktorları için tasarlandığından, tanıları daha geniş ve daha az ayrıntılı etiketler altında toplamayı amaçlar.
Buna karşılık, Uluslararası Uyku Bozuklukları Sınıflandırması (ICSD-3), uyku uzmanları topluluğunun bilimsel görüşlerini yansıtır, çok sayıda tanısal alt tipi detaylandırır ve uyku uzmanları tarafından yine uyku uzmanları için hazırlanmıştır. DSM-5’in daha basit ve daha az farklılaştırılmış yaklaşımı, değerlendiriciler arası güvenilirlik ve geçerlilik açısından daha üstün sonuçlar göstermektedir.
DSM-5 sınıflandırması, biyolojik doğrulayıcıların kullanımını da içermektedir. Bu durum özellikle aşırı uykululuk bozuklukları için geçerlidir:
- Narkolepsi tanısında beyin omurilik sıvısındaki hipokretin-1 değerleri belirleyici olabilir.
- Solunumla ilişkili uyku bozuklukları için polisomnografi (resmi uyku çalışmaları) gereklidir.
- Huzursuz bacaklar sendromu da genellikle polisomnografi ile saptanabilen periyodik bacak hareketleriyle birlikte görülür.
Birlikte Görülen Bozukluklar ve Ayırıcı Tanı
Uyku bozukluklarına sıklıkla depresyon, kaygı ve bilişsel değişiklikler eşlik eder. Bu durumlar tedavi planlamasında mutlaka dikkate alınmalıdır.
Ayrıca, kalıcı uyku bozuklukları (hem uykusuzluk hem de aşırı uykululuk), ileride madde kullanım bozuklukları da dahil olmak üzere ruhsal hastalıkların ve diğer tıbbi durumların gelişimi için bilinen risk faktörleridir. Bazen de bir ruhsal hastalığın “habercisi” (prodromal ifadesi) olabilirler, bu da tam gelişmiş bir atağı önlemek veya hafifletmek için erken müdahale şansı tanır.
Uyku-uyanıklık şikayetlerinin ayırıcı tanısı çok boyutlu bir yaklaşım gerektirir ve birlikte var olan klinik durumların dikkate alınması şarttır, zira bu durum bir istisna değil, kuraldır.
Bu eşlik eden durumların başında şunlar gelir:
- Solunumla ilişkili uyku bozuklukları
- Kardiyak (kalp) ve pulmoner (akciğer) rahatsızlıklar (örn. konjestif kalp yetmezliği, KOAH)
- Nörodejeneratif bozukluklar (örn. Alzheimer hastalığı)
- Kas-iskelet sistemi bozuklukları (örn. osteoartrit)
Bu bozukluklar sadece uykuyu bozmakla kalmaz, aynı zamanda uykuda daha da kötüleşebilirler (örneğin REM uykusu sırasında uzayan apneler veya kalp ritim bozuklukları, nörobilişsel bozukluğu olan bireylerde kafa karışıklığıyla uyanmalar).
Örneğin, REM uyku davranış bozukluğu, genellikle Parkinson hastalığı gibi nörodejeneratif bozuklukların erken bir göstergesidir. Uyku bozukluklarının DSM-5’e dahil edilmesinin nedeni, hem ayırıcı tanı hem de klinik eş tanılarla ilgili bu önemli bağlantılardır.
Anahtar Kavramlar ve Terimler
Uyku-uyanıklık bozukluklarını anlamak için bazı temel kavramları bilmek önemlidir.
Uyku Evreleri
Uyku testi ile ölçülebilen dört farklı uyku evresi vardır: REM uykusu ve NREM uykusunun üç evresi (N1, N2 ve N3).
- REM Uykusu (Hızlı Göz Hareketi): Genellikle tipik, hikaye benzeri rüyaların çoğunun görüldüğü evredir. Toplam uykunun yaklaşık %20-25’ini kaplar.
- NREM Evre 1 (N1): Uyanıklıktan uykuya geçiş evresidir. Sağlıklı yetişkinlerde uykuda geçirilen zamanın yaklaşık %5’ini oluşturur.
- NREM Evre 2 (N2): Belirli beyin dalgası (uyku iğcikleri ve K kompleksleri) örüntüleriyle karakterizedir. Uykuda geçirilen zamanın yaklaşık %50’sini kaplar.
- NREM Evre 3 (N3): “Yavaş dalga uykusu” olarak da bilinir. Uykunun en derin seviyesidir ve sağlıklı genç yetişkinlerde uyku süresinin yaklaşık %20’sini oluşturur.
Bu uyku evrelerinin gece boyunca karakteristik bir organizasyonu vardır. N3 (derin uyku) genellikle gecenin ilk üçte birlik veya ilk yarılık kısmında görülür ve uyku yoksunluğuna yanıt olarak süresi artar. REM uykusu ise NREM uykusuyla dönüşümlü olarak gece boyunca yaklaşık her 80-100 dakikada bir döngüsel olarak ortaya çıkar. REM uykusu periyotlarının süresi sabaha doğru uzar.
Yaşam Boyu Değişimler
İnsan uykusu yaşam süresi boyunca da karakteristik olarak değişir. Çocukluk ve erken ergenlik dönemindeki yüksek miktardaki yavaş dalga uykusuyla geçen göreceli stabil dönemin ardından, yetişkinlik dönemi boyunca uyku bütünlüğü ve derinliği bozulur. Bu bozulma, uyanıklık ve N1 uykusunda artış, derin uykuda ise azalma olarak yansır. Bu nedenle, herhangi bir bireyde uyku bozukluğu tanısı konulurken yaş mutlaka dikkate alınmalıdır.
Uyku Testleri (Polisomnografi ve MSLT)
Polisomnografi (PSG), uyku sırasında birden fazla elektrofizyolojik parametrenin (beyin dalgaları, solunum, kas hareketleri vb.) izlenmesidir. Çoğu PSG çalışması, bireyin normal uyku saatlerinde, yani gece yapılır.
Ancak, gündüz uykululuğunu ölçmek için gündüz PSG çalışmaları da kullanılır. En yaygın gündüz prosedürü Çoklu Uyku Latansı Testi (MSLT)‘dir. Bu testte bireyden karanlık bir odaya uzanması ve uykuya dalmaya direnmeyip uyuması istenir; bu protokol gün içinde beş kez tekrarlanır. Her denemede uykuya dalmak için gereken süre (uyku latansı) ölçülür ve bu, fizyolojik uykululuğun bir göstergesi olarak kullanılır.
Temel Uyku Terminolojisi
Bu bölümde kullanılan standart terimler şunlardır:
- Uyku Bütünlüğü: Bir gece uykusu sırasındaki genel uyku ve uyanıklık dengesini ifade eder. “Daha iyi” uyku bütünlüğü, az uyanıklıkla veya bölünmeyle geçen kesintisiz (konsolide) bir uykuyu; “daha kötü” uyku bütünlüğü ise daha fazla uyanıklık ve bölünme ile kesintiye uğramış bir uykuyu belirtir.
- Uyku Bütünlüğü Ölçümleri:
- Uyku latansı: Uykuya dalmak için gereken süre (dakika olarak).
- Uyku başlangıcı sonrası uyanıklık: İlk uykuya daldıktan sonra son uyanışa kadar geçen uyanık kalma süresi (dakika olarak).
- Uyanma sayısı.
- Uyku verimliliği: Yatakta geçirilen zamana kıyasla gerçekte uykuda geçirilen zamanın oranı (yüzde olarak ifade edilir, yüksek rakamlar daha iyi uyku bütünlüğünü gösterir).
- Uyku Mimarisi: Belirli uyku evrelerinin miktarını ve dağılımını ifade eder. REM ve her NREM uyku evresinin mutlak miktarlarını (dakika), göreceli miktarlarını (toplam uyku süresinin yüzdesi olarak) ve uyku başlangıcı ile ilk REM periyodu arasındaki gecikmeyi (REM latansı) içerir. REM uykusunun başlangıç latansı 15 dakikadan az olduğunda, “uyku başlangıcı REM” terimi kullanılır.
İntihar Düşünceleri veya Davranışları ile İlişkisi
Yapılan çok sayıda çalışmanın gözden geçirilmesi, insomnia (uykusuzluk) belirtisinin, depresyon durumu düzeltildikten sonra bile intihar düşünceleri, intihar davranışları ve ölüm riskini artırabildiğini bulmuştur. Aynı şekilde kabuslar da intihar düşünceleri ve davranışları riskini artırmaktadır.
Üniversite öğrencileri üzerinde yapılan bir çalışmada, uyku sorunları olanların %31.3’ünde intihar düşünceleri olduğu ve tersine, intihar düşünceleri olan bireylerin neredeyse tamamının (%82.7) uyku sorunları yaşadığı görülmüştür.
Amerikan Uyku Tıbbı Akademisi’nin (AASM) bir derlemesi ve fikir birliği beyanı, gençlerde 8 saatten az uykunun kendine zarar verme, intihar düşünceleri ve intihar davranışı riskinin artmasıyla ilişkili olduğu sonucuna varmıştır.
