Dissosiyatif bozukluklar bilinç, bellek, kimlik, duygu, algı, beden temsili, motor kontrol ve davranışın normal bütünleşmesinde bir bozulma ve/veya süreksizlik ile karakterizedir. Belirtiler, psikolojik işlevselliğin potansiyel olarak her alanını bozabilir.
Bu bozukluklar sıklıkla çocuklarda, ergenlerde ve yetişkinlerde çok çeşitli psikolojik olarak travmatik deneyimlerin ardından görülür. Bu bağlamda “travmatik deneyimler”, travmatik beyin hasarına neden olabilen fiziksel etkiden ziyade, psikolojik sonuçları olan deneyimleri ifade eder. Bu nedenle, DSM-5’te (Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı) dissosiyatif bozukluklar, travma ve stresörle ilişkili bozuklukların yanında yer alır ancak bu grubun bir parçası değildir; bu sınıflandırma, iki tanı sınıfı arasındaki yakın ilişkiyi yansıtır.
Hem akut stres bozukluğu hem de travma sonrası stres bozukluğu (TSSB); amnezi (bellek kaybı), flashback’ler (geçmiş olayı yeniden yaşantılama), uyuşma ve depersonalizasyon/derealizasyon gibi dissosiyatif belirtiler içerir.
Belirtiler, farkındalığa ve davranışa istenmeyen müdahaleler olarak deneyimlenir. Buna öznel deneyimde süreklilik kayıpları eşlik eder. Bu belirtiler iki şekilde görülebilir:
- “Pozitif” belirtiler: Kimliğin bölünmesi, depersonalizasyon (kendine yabancılaşma) ve derealizasyon (çevreye yabancılaşma) gibi durumlardır.
- “Negatif” belirtiler: Normalde kolayca erişilebilen veya kontrol edilebilen bilgilere erişememe veya zihinsel işlevleri kontrol edememe durumudur (örneğin, amnezi).
Çeşitli kültürel bağlamlarda, dissosiyatif patoloji için risk faktörleri:
- Travmanın daha erken yaşta başlaması,
- Ebeveynler tarafından ihmal ve cinsel, fiziksel ve duygusal istismar,
- Tekrarlayan erken yaşam travmaları ve zorluklar,
- Esaretle ilişkili tekrarlanan sürekli travma veya işkence (örneğin, savaş esirleri, insan ticareti mağdurları tarafından deneyimlenen) yer alır.
Bu bölümde ele alınan başlıca dissosiyatif bozukluklar şunlardır:
Depersonalizasyon/Derealizasyon Bozukluğu
Klinik olarak belirgin, kalıcı veya tekrarlayan depersonalizasyon (yani, kişinin zihninden, benliğinden veya bedeninden gerçek dışılık veya kopma deneyimleri) ve/veya derealizasyon (yani, çevreden gerçek dışılık veya kopma deneyimleri) ile karakterizedir. Bu deneyim değişiklikleri sırasında bireyin gerçeklik testi (gerçeği değerlendirme yetisi) bozulmamıştır. Ağırlıklı olarak depersonalizasyon veya ağırlıklı olarak derealizasyon belirtileri arasında herhangi bir ayrım olduğuna dair bir kanıt yoktur. Bu bozukluğa sahip bireylerde depersonalizasyon, derealizasyon veya her ikisi birden bulunabilir.
Amnezi (Bellek Kaybı)
Normal unutkanlıkla tutarsız olan önemli otobiyografik bilgileri (kişisel yaşam öyküsüyle ilgili bilgiler) hatırlayamama ile karakterizedir. Amnezi şu şekillerde olabilir:
- Lokalize (Sınırlı): Belirli bir olay veya zaman dilimiyle ilgilidir.
- Selektif (Seçici): Bir olayın sadece belirli bir yönüyle ilgilidir.
- Jeneralize (Genel): Bireyin kimliği ve tüm yaşam öyküsüyle ilgilidir.
Dissosiyatif amnezide bellek açıkları öncelikle geçmişe yöneliktir ve genellikle travmatik deneyimlerle ilişkilidir (örneğin, bireyin kaçırıldığı ve rehin tutulduğu üçüncü sınıfı hiç hatırlayamaması).
Bazı amnezi yaşayan bireyler uzak hafızalarında boşluklar olduğunu veya bir parçalanma hissi olduğunu hemen fark etse de, dissosiyatif bozuklukları olan çoğu birey başlangıçta amnezilerinin farkında değildir veya bu bellek açıklarını küçümser ya da mantığına uygun hale getirir. Bu kişiler için amnezi farkındalığı, genellikle kişisel kimliklerini hatırlamadıklarını fark ettiklerinde veya koşullar (örneğin, hatırlayamadıkları geçmiş olaylara dair kanıt bulduklarında veya başkaları tarafından anlatıldığında) onları önemli otobiyografik bilgilerin eksik olduğunun farkına vardırdığında ortaya çıkar. Bireyin yaşam öyküsünün büyük bir bölümünün veya tamamının ve/veya kimliğinin kaybıyla birlikte olan jeneralize dissosiyatif amnezi nadir görülür.
Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu
Bu bozukluk, şu iki temel özellikle karakterizedir:
- İki veya daha fazla belirgin kişilik durumunun varlığı (bazı kültürlerde “posesyon” yani “ele geçirilme” deneyimi olarak tanımlanabilir).
- Tekrarlayan amnezi atakları.
Kimliğin bu şekilde parçalanması veya bölünmesi, kültürel bağlamlara (örneğin, posesyon biçimindeki sunumlar) ve mevcut duruma göre değişiklik gösterebilir. Bu nedenle, bireyler kimlik ve bellekte başkaları tarafından hemen fark edilemeyen veya işlev bozukluğunu gizleme girişimleriyle örtülen süreksizlikler yaşayabilir.
Dissosiyatif kimlik bozukluğu olan bireyler, bilinçli işleyişlerine ve benlik duygularına tekrarlayan ve açıklanamayan müdahaleler yaşarlar. Bunlar arasında sesler duyma, dissosiye (kopuk) eylemler ve konuşmalar, davetsiz düşünceler, duygular ve dürtüler bulunur. Ayrıca benlik duygusunda değişiklikler (örneğin, tutumlar, tercihler ve bedeninin veya eylemlerinin kendisine ait olmadığı hissi), algıda tuhaf değişiklikler (örneğin, depersonalizasyon veya derealizasyon, kendini bedeni dışından izliyormuş gibi hissetme) ve aralıklı fonksiyonel nörolojik belirtiler de görülebilir. Stres, genellikle belirtilerin geçici olarak alevlenmesine neden olarak onları daha belirgin hale getirir.
Diğer Dissosiyatif Bozukluklar
Tanımlanmış Dissosiyatif Bozukluk kategorisi, klinik olarak belirgin sıkıntıya veya işlevsellikte bozulmaya neden olan, bir dissosiyatif bozukluğun karakteristik belirtilerinin baskın olduğu ancak yukarıda sıralanan belirli bozukluklardan herhangi birinin tanı kriterlerini tam olarak karşılamadığı durumlar için kullanılır.
Bu kategoriye örnek olarak şunlar verilebilir:
- Benlik ve eylemlilik duygusunda daha az belirgin süreksizliklerle ilişkili kimlik rahatsızlıkları.
- Dissosiyatif amnezi öyküsü olmayan kimlik değişiklikleri veya posesyon (ele geçirilme) atakları.
- Tarikatlar/kültler veya terör örgütlerinde meydana gelebilecek uzun süreli ve yoğun zorlayıcı ikna (beyin yıkama vb.) nedeniyle yaşanan kimlik rahatsızlığı.
- Stresli olaylara karşı genellikle 1 aydan kısa süren akut dissosiyatif reaksiyonlar.
- Trans: Çevresel uyaranlara karşı derin tepkisizlik veya duyarsızlık olarak kendini gösteren, yakın çevreye farkındalığın azalması veya tamamen kaybolması durumu.
Tanımlanmamış Dissosiyatif Bozukluk ise, klinisyenin belirli kriterlerin neden karşılanmadığını belirtmemeyi tercih ettiği durumlarda veya daha spesifik bir tanı koymak için yetersiz bilgi olduğunda (örneğin, acil servis ortamlarında) kullanılır.
