Madde Kullanımı ve Bağımlılık ile İlgili Bozukluklar

Madde kullanımıyla ilgili bozukluklar, toplumda sıkça bağımlılık olarak adlandırılsa da, tıp dünyasında daha geniş ve nötr bir çerçevede ele alınır. Bu yaklaşım, sorunun sadece irade zayıflığı olmadığını, beyin kimyası ve davranışlar üzerindeki karmaşık etkilerini de kapsadığını vurgular.

Madde Kullanımı ve Bağımlılık ile İlgili Bozukluklara Kapsamlı Bir Bakış

Madde İlişkili Bozukluklar

Madde ilişkili bozukluklar, 10 ayrı madde sınıfını kapsar:

  • Alkol
  • Kafein
  • Kenevir (Esrar)
  • Halüsinojenler (PCP ve diğerleri)
  • Uçucular (Bally, tiner gibi)
  • Opioidler (Eroin, morfin ve bazı ağrı kesiciler)
  • Sakinleştiriciler, uyku ilaçları veya anksiyete gidericiler
  • Uyarıcılar (Amfetamin tipi maddeler, kokain ve diğerleri)
  • Tütün
  • Diğer (veya bilinmeyen) maddeler

Aşırı miktarda alınan tüm bu maddelerin ortak bir noktası vardır: Beynin “ödül sistemlerini” doğrudan harekete geçirme yetenekleri. Bu sistemler, normalde hayatta kalmamızı sağlayan (yemek yemek, sosyalleşmek gibi) davranışlarımızı pekiştirmek ve hafızamızı oluşturmakla görevlidir.

Bu maddeler, ödül sistemini doğal yollarla değil, yapay ve çok yoğun bir şekilde uyarır. Bu yoğun “haz” veya “kafa yapma” hissi, zamanla normal faaliyetlerin ihmal edilmesine yol açabilir.

Ayrıca araştırmalar, bazı bireylerde madde kullanımının beyindeki köklerinin (örneğin, daha düşük öz kontrol seviyeleri), gerçek madde kullanımı başlamadan çok önce davranışlarda görülebileceğini göstermektedir. Madde kullanımı başladıkça, bu durum beynin “fren” mekanizmalarına daha da zarar verebilir.

Neden “Madde Bağımlılığı” Yerine “Madde Kullanım Bozukluğu” Deniyor?

“Madde bağımlılığı” (drug addiction) ifadesi, bu sınıflandırmada resmi bir tanı terimi olarak kullanılmamaktadır. Bunun nedeni, bağımlılık kelimesinin bilimsel tanımındaki belirsizlik ve toplumda taşıyabileceği olumsuz anlamlar (damgalama) ve yanlış anlaşılmalardır.

Bunun yerine, daha nötr ve kapsamlı bir terim olan “madde kullanım bozukluğu” tercih edilmektedir. Bu terim, sorunun geniş bir yelpazesini tanımlar: Hafif bir formdan başlayarak, kronik olarak tekrarlayan, kişinin kontrolünü kaybettiği zorlantılı (kompulsif) bir kullanım durumuna kadar uzanır. Bazı klinisyenler daha şiddetli durumları tanımlamak için bağımlılık kelimesini kullanmayı seçse de, resmi tanılarda bu ifade yer almaz.

Sadece Maddeler mi? Davranışsal Bağımlılıklar

Bu kategoride sadece maddeler yer almaz. “Kumar oynama bozukluğu” da bu bölümde sınıflandırılır. Kanıtlar, kumar oynama davranışının da tıpkı maddeler gibi beyindeki benzer ödül sistemlerini harekete geçirdiğini ve benzer davranışsal belirtilere (kontrol kaybı, artan risk alma) yol açtığını göstermektedir.

İnternet oyunları gibi diğer aşırı davranış kalıpları da incelenmektedir. Ancak “seks bağımlılığı”, “egzersiz bağımlılığı” veya “alışveriş bağımlılığı” gibi “davranışsal bağımlılıklar” olarak adlandırılan durumlar, zihinsel bozukluk olarak tanımlanmaları için gereken yeterli bilimsel kanıt olmadığı için (henüz) bağımlılık sınıflandırmasına dahil edilmemiştir.

Bozuklukların İki Ana Grubu

Madde ilişkili bozukluklar iki ana gruba ayrılır:

  1. Madde Kullanım Bozuklukları: Kişinin madde kullanımı üzerindeki kontrolünü kaybetmesi ve sorun yaşamasına rağmen kullanıma devam etmesi durumudur.
  2. Maddenin Yol Açtığı Bozukluklar: Maddenin doğrudan fizyolojik etkileri sonucu ortaya çıkan durumlardır. Bunlar, madde entoksikasyonu (zehirlenmesi), madde yoksunluğu (çekilmesi) ve madde/ilacın yol açtığı zihinsel bozukluklardır (örn. alkolün tetiklediği depresyon veya uyarıcının tetiklediği psikoz).

Madde Kullanım Bozuklukları

Madde Kullanım Bozukluğu Nedir?

Madde kullanım bozukluğunun temel özelliği, bireyin madde kullanımı nedeniyle belirgin sorunlar yaşamasına rağmen, maddeyi kullanmaya devam ettiğini gösteren bilişsel (düşünce), davranışsal ve fizyolojik (bedensel) belirtilerin bir arada bulunmasıdır.

Bu tanı, yukarıda listelenen 10 madde sınıfından kafein dışındaki tamamı için uygulanabilir. (Kafein için bağımlılık yerine sadece entoksikasyon ve yoksunluk tanımlanmıştır).

Madde kullanım bozukluklarının önemli bir özelliği, özellikle şiddetli durumlarda, arınma (detoksifikasyon) sonrasında bile beyin devrelerinde devam edebilen kalıcı değişikliklerdir. Bu beyin değişikliklerinin davranışsal etkileri, birey maddeyi hatırlatan uyaranlara (belirli yerler, kişiler veya duygular) maruz kaldığında, tekrarlayan “nüksetmeler” (relapslar) ve yoğun “aşerme” (craving – maddeye karşı şiddetli istek) şeklinde görülebilir. Bu kalıcı etkiler nedeniyle, tedavi genellikle uzun vadeli yaklaşımlar gerektirir.

Tanı Kriterleri: Dört Ana Sorun Alanı

Bir kişiye “madde kullanım bozukluğu” tanısı konulabilmesi için, belirli belirtilerin gözlemlenmesi gerekir. Bu belirtiler dört ana grupta toplanabilir:

Grup 1: Bozulmuş Kontrol (Kullanım Üzerindeki Kontrol Kaybı)

  1. Maddeyi genellikle amaçlanandan daha büyük miktarlarda veya daha uzun süre kullanma.
  2. Madde kullanımını bırakmak veya kontrol altına almak için sürekli bir istek duyma ya da başarısız çabalar gösterme.
  3. Maddeyi elde etmek, kullanmak veya maddenin etkilerinden kurtulmak (ayılmak) için çok fazla zaman harcama. (Şiddetli durumlarda bireyin neredeyse tüm günlük aktiviteleri maddenin etrafında dönebilir).
  4. Aşerme (Craving): Maddeye karşı o kadar yoğun bir istek veya dürtü hissetme ki, başka bir şey düşünmekte zorlanma. Bu his, maddenin daha önce kullanıldığı ortamlarda daha sık tetiklenir.

Grup 2: Toplumsal Bozulma (Sosyal İlişkilerin Zarar Görmesi)

  1. Bağımlılık nedeniyle işte, okulda veya evde üstlenilen temel sorumlulukları (örn. işe gitmek, çocuk bakımı) yerine getirmede başarısızlık.
  2. Maddenin etkilerinin neden olduğu veya alevlendirdiği (örn. aile içi tartışmalar, arkadaş kayıpları) kalıcı sosyal ya da kişilerarası sorunlara rağmen kullanıma devam etme.
  3. Madde kullanımı nedeniyle önemli sosyal, mesleki veya eğlence faaliyetlerinden (hobiler, aile etkinlikleri) vazgeçme veya bunları azaltma.

Grup 3: Riskli Kullanım (Kendini Tehlikeye Atma)

  1. Fiziksel olarak tehlikeli durumlarda (örneğin, araç veya makine kullanırken) maddeyi tekrar tekrar kullanma.
  2. Maddenin neden olduğu veya kötüleştirdiği (örn. karaciğer hasarı, depresyon, akciğer sorunu) kalıcı bir fiziksel ya da psikolojik sorunu bilmesine rağmen kullanmaya devam etme. (Buradaki kilit nokta sorunun varlığı değil, sorunu bilmesine rağmen kullanmayı bırakamamasıdır).

Grup 4: Farmakolojik Kriterler (Bedensel Etkiler)

  1. Tolerans:
    • İstenen etkiyi (örneğin sarhoşluk veya rahatlama) elde etmek için belirgin şekilde artırılmış madde dozlarına ihtiyaç duyma.
    • veya: Her zamanki dozun kullanılmasına rağmen belirgin şekilde daha az etki görülmesi.
  2. Yoksunluk (Çekilme):
    • Uzun süreli ağır madde kullanımı kesildiğinde veya azaltıldığında ortaya çıkan, o maddeye özgü rahatsız edici fiziksel ve duygusal belirtiler (örn. titreme, terleme, kaygı, bulantı).
    • Bireyin, bu yoksunluk belirtilerini hafifletmek veya ortadan kaldırmak için maddeyi (veya benzer bir maddeyi) tekrar alma eğiliminde olması.

Not: Bazı maddeler (örn. halüsinojenler ve uçucular) için belirgin bir yoksunluk sendromu tanımlanmamıştır.

Önemli Bir Not: Tıbbi Tedavi ve Reçeteli İlaçlar

Tıbbi tedavi kapsamında, doktor kontrolünde ve reçeteye uygun şekilde kullanılan ilaçlar (örneğin, ameliyat sonrası kullanılan opioid ağrı kesiciler, anksiyete için verilen sakinleştiriciler) sırasında tolerans ve yoksunluk belirtilerinin gelişmesi beklenen bir durumdur.

Bu normal fizyolojik tepkiler, tek başlarına “madde kullanım bozukluğu” tanısı konulurken dikkate alınmaz. Tıbbi tedavi sırasında bu beklenen bedensel tepkilerin ortaya çıkması, geçmişte bazen hatalı bir şekilde bağımlılık olarak adlandırılabilmiştir.

Ancak, reçeteli ilaçlar da kötüye kullanılabilir. Eğer kişi ilacı reçete edilenden farklı şekilde (örn. daha yüksek dozda, “kafa yapmak için”) kullanıyorsa veya yukarıda listelenen kontrol kaybı, sosyal bozulma, riskli kullanım gibi diğer belirtileri gösteriyorsa, o zaman madde kullanım bozukluğu tanısı konulabilir.

Bozukluğun Şiddeti Nasıl Belirlenir?

Madde kullanım bozukluğunun şiddeti, son 12 ay içinde yaşanan belirti sayısına göre genel olarak şöyle sınıflandırılır:

  • Hafif: 2-3 belirti varsa
  • Orta: 4-5 belirti varsa
  • Şiddetli: 6 veya daha fazla belirti varsa

Maddenin Yol Açtığı Diğer Bozukluklar

Bu kategori, maddenin vücuda alınmasının doğrudan bir sonucu olarak ortaya çıkan ve genellikle geçici olan durumları kapsar. Üç ana başlıkta incelenir: Entoksikasyon (zehirlenme), Yoksunluk (çekilme) ve Madde/İlaç Kaynaklı Ruhsal Bozukluklar.

Madde Entoksikasyonu (Zehirlenmesi)

Entoksikasyon, yakın zamanda bir maddenin alınmasına bağlı olarak gelişen, geri dönüşümlü, maddeye özgü bir sendromdur.

Temel özelliği, maddenin merkezi sinir sistemi üzerindeki doğrudan etkileri sonucu ortaya çıkan, klinik açıdan belirgin sorunlu davranışsal veya psikolojik değişikliklerdir. Bu değişiklikler saldırganlık, aşırı neşe veya hüzün gibi duygusal değişkenlik, muhakeme bozukluğu, algı bozuklukları veya sosyal davranışlarda bozulma şeklinde olabilir.

  • Bu kategori tütün kullanımı için geçerli değildir.
  • Fizyolojik anlamda “entoksikasyon” terimi, tanısal anlamdan daha geniştir. Örneğin, bir madde kullanımı nedeniyle sadece kalp atış hızı artan (taşikardi) ancak herhangi bir sorunlu davranış sergilemeyen bir birey, fizyolojik olarak entoksikasyon durumunda olsa da, “madde entoksikasyonu bozukluğu” tanısı almaz. Tanı için davranışsal veya psikolojik sorunların eşlik etmesi gerekir.

Madde Yoksunluğu (Çekilmesi)

Yoksunluk, ağır ve uzun süreli madde kullanımının kesilmesi veya azaltılmasına bağlı olarak ortaya çıkan, o maddeye özgü sorunlu bir davranış değişikliğidir. Bu değişikliğe rahatsız edici fizyolojik (bedensel) ve bilişsel (düşünsel) belirtiler eşlik eder.

Bu sendrom, kişinin sosyal yaşamında, işinde veya diğer önemli alanlarda ciddi sıkıntıya veya işlevsellikte bozulmaya neden olur. Yoksunluk yaşayan çoğu birey, yaşadığı rahatsız edici belirtileri azaltmak veya ortadan kaldırmak için maddeyi yeniden alma yönünde güçlü bir dürtü hisseder.

  • Kullanım Yolu ve Hızı: Kan dolaşımına daha hızlı ve verimli emilim sağlayan kullanım yolları (örneğin damar içi enjeksiyon, sigara gibi içme, burundan çekme), daha yoğun bir entoksikasyona ve artan bir yoksunluk geliştirme olasılığına yol açar.
  • Etki Süresi: Genellikle, etkisi kısa süren maddelerin (örn. alkol, bazı sakinleştiriciler) yoksunluk geliştirme potansiyeli daha yüksektir. Etkisi daha uzun süren maddelerin (örn. bazı opioidler) ise yoksunluk belirtilerinin süresi daha uzun olma eğilimindedir.

Madde/İlaç Kullanımının Yol Açtığı Ruhsal Bozukluklar

Bunlar, bir maddenin (veya tıbbi bir ilacın) kullanımı veya çekilmesi sırasında ya da hemen sonrasında gelişen, potansiyel olarak şiddetli, ancak genellikle geçici olan zihinsel sendromlardır.

Bu durumlar, bağımsız (yani madde kaynaklı olmayan) ruhsal bozukluklara (depresyon, anksiyete bozukluğu, psikoz vb.) çok benzeyebilir ancak onlardan ayırt edilmelidir.

Tanı için şu kanıtlar aranır:

  1. Belirtilerin (örn. depresif duygudurum, halüsinasyonlar, şiddetli kaygı) madde zehirlenmesi veya yoksunluğu sırasında ya da hemen sonrasında gelişmiş olması.
  2. İlgili madde veya ilacın bu belirtileri üretebilme kapasitesine sahip olduğunun bilinmesi.
  3. Belirtilerin, madde kullanımından bağımsız bir zihinsel bozuklukla daha iyi açıklanamaması (örneğin, belirtiler madde kullanımından önce de varsa veya madde bırakıldıktan çok sonra da devam ediyorsa, bu bağımsız bir bozukluğa işaret edebilir).

Örnekler:

  • Sakinleştiriciler (Alkol dahil): Zehirlenme sırasında belirgin depresif bozukluklar üretebilirken, bu maddelerden çekilme sırasında şiddetli anksiyete (kaygı) durumları gözlemlenebilir.
  • Uyarıcılar (Amfetamin, Kokain): Zehirlenme sırasında psikotik bozukluklar (halüsinasyonlar, sanrılar) ve anksiyete bozukluklarıyla ilişkilidir. Bu maddelerden çekilme sırasında ise genellikle depresif dönemler gözlemlenir.

Bu madde kaynaklı ruhsal bozuklukların çoğu geçicidir ve akut çekilmenin, şiddetli zehirlenmenin veya ilacın kesilmesinden sonra (genellikle günler veya haftalar içinde, çoğu zaman 1 ay içinde) kaybolması veya belirgin şekilde azalması beklenir.

İstisnalar: Bazı durumlar kalıcı olabilir. Örneğin, alkolün yol açtığı kalıcı nörobilişsel bozukluk (bunama benzeri durum) veya halüsinojen kalıcı algı bozukluğu (“flashback”ler) gibi uzun süreli bozukluklar bu genellemenin dışındadır.